Prof. Dr.
Petek Balkanlı
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi
Hakkımda
Prof. Dr.
Petek Balkanlı
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi

İstanbul Tıp Fakültesi 1994

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanlığı Trakya Üniversitesi 2000

Doçenlik Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi

Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanlığı Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi 2011

Profesörlük Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi

2021-

Medicana İnternational İstanbul Hospital

2013-2020

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi

Medikalpark Bahçelievler Hastanesi

Çorlu Reyap Hastanesi

İstanbul Reyap Hastanesi

2000-2012

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi

Rahim Ağzı Kanserleri

Miyom Tedavisi

Kadın Kanserleri

İdrar Kaçırma ve Sarkmalar

Çikolata kisti

Laparoskopik Cerrahi

Gebelik ve Doğum

Jinekolojik Cerrahi

+905517134343
Medicana Beylikdüzü Hastanesi
Büyükşehir, Beylikdüzü Cd. No:3, 34520 Beylikdüzü İstanbul
Sosyal Medya Hesapları

Gebelikte büyüyen rahmin idrar kesesine bası oluşturması, artmış serum hacmi, gevşeyen idrar yolları nedenleri ile gebelik döneminde geçici idrar kaçırmalar söz konusu olabilmektedir. Gebelik süreci bitiminde idrar yapma normal seviyesine dönecektir 🌸 

#medicana #medicanabeylikduzu

bir blog ekledi 


Myomlar, rahim kas kütlesi içinden gelişen kanseröz olmayan en sık karşılaştığımız iyi huylu (benign) tümörlerdir. Myomlar, kadınların popülasyonunun üçte birinden fazlasında mevcut olan bir urdur ve rahim çıkarılması ameliyatı olan histerektominin en sık nedenidirler. Üreme çağındaki kadınların %20-40 ında myom gelişir. Tek bir myom şeklinde olabileceği gibi çok sayıda da olabilir. Myomlar, rahmin herhangi bir bölgesindeki bir takım kaslarının kontrolden çıkarak fazlaca büyümesi sonucu oluşan rahim urlarıdır. Neden oluştukları tam olarak ortaya çıkarılamamıştır ancak kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron ile bir bağlantıları mevcuttur. Öyle ki hormonların çalıştığı üretkenlik yaşlarında çıkmakta ve menapozda hormonların kaybolması ile de gerilemektedirler. Zamanla hormon aktif dönemde kadınlık hormonlarının etkisi sürdüğü sürece çapları artabilir. Menapozdan sonra bu hormonların etkinliğinin düşmesi neticesi büyümeleri durabilir ve hatta küçülebilirler. Sıklıkla üretken çağda 30-40 yaşları arasında görülmekle birlikte her yaşta ortaya çıkabilirler.

Myom, ufak bir çaptan tüm pelvis dediğimiz karın alt bölgesini dolduracak kadar büyük boyutlara varabilir. Tek olabileceği gibi neredeyse tüm rahmin her köşesini dolduracak kadar çok sayıda olabilir. Myomların rahimde yerleştikleri yer ise dış kabuğunda, iç kısmında veya kas tabakasının tam içinde olacak şekilde olabilir.

Myomda klinik şikayetler

Myom, kadınların bir kısmında hiçbir şikayete yol açmadan büyüyebilir ve hatta tesadüf çekilen bir film neticesi saptanabilir. Bazen de tüm karnı doldurmuş sinsi ilerlemiş ve büyüyene kadar hiçbir şikayete yol açmamış şekilde dev boyutlarda karşımıza çıkabilir. Bu boyutlarda olup daha çok komşu organlara verdiği bası nedeniyle oluşan şikayetlerle gelebilirler. İdrar yollarına bası yapıp sık idrara çıkma ve idrar kaçırma veya barsaklara bası yaparak kabızlık gibi kadın hastalıkları ile ilgili olmayan klinik tablolarla da gelebilirler.

Myomun şikayete yol açtığı kadınlarda ise en sık karşılaşılan yakınmalar adet kanama miktarının artması, adet süresinin uzaması, ara kanamalar, kasık ağrıları ve bir takım kadınlarda ise gebe kalamama (infertilite) dır.

Myomların yol açtığı kanamalar

Myomların yerleştikleri alan endometrium denen rahmin iç duvarından uzak ise hiçbir kanamaya yol açmayacaktır. Dış düzeyinde oluşan myomlar ancak çok büyük boyutlara ulaşıp rahim iç duvarına kadar ulaştıklarında kanama yapmaya başlayabilirler. Bazen, myomların çok sayıda olması rahmin kasılma ve kanamayı durdurma fonksiyonunu bozarak da kanamaların artmasına yol açabilir.

Myomlarda ağrı şikayeti

Myomlar ne kadar rahme giren sinir dokularına yakın yerleşmiş olurlarsa o kadar çok ağrıya yol açmaya başlarlar. Bu sinirlerin giriş yerleri de rahim ağzına doğrudur. Rahim ağzına uzak yerleşen myomlar da bazen çok büyük boyutlara ulaşsalar da ağrıya yol açmayabilirler.

Myomların yol açabildiği diğer bir sorun olarak infertilite

Myomlarına rağmen gebe kalan yüzlerce kadın mevcuttur. Eğer myom rahim iç duvarına uzanıp orada çok yer kaplamıyor ise, sperm geçişini engelleyecek şekilde tüplerde tıkanıklık yapmıyor ise gebe kalmalarına engel olmayabilir. Çok sayıda myomu olan veya tek bir ama dev myomu ile gebe kalmış kadınlar mevcuttur. Gebelik seyrinde sıkıntı çıkarabileceği gibi, hiçbir soruna yol açmadan doğuma kadar gelebilirler.

Ancak myom eğer rahim kavitesi içinde bebeğin yerleşeceği yatak içinde çok fazla yer kaplıyor ise, tüplere yakın yerleşmiş ve geçişi engelliyor ise gebe kalmakta zorluk yaşanabilir. Bu durumlarda gebelik eldesinden önce myomların çıkarılması gerekebilir.

MYOMLARIN TANISI

Myomlar, klinikte yapılan basit jinekolojik muayene ile kolayca tanınırlar. Tanı koymak için her klinikte mevcut olan ultrasonlar yeterlidir. Genellikle başka bir görüntüleme yöntemine gerek yoktur. Nadiren çok büyük boyutta ve çok sayıda myomlarda komşu organlarla etkileşimini belirlemek veya başka tanılarla karışabilecek karmaşık yapıdaki myomları ayırt etmek amaçlı tomografi veya MR istenebilir.

Histeroskopi (rahim iç duvarın teleskopik görüntülenmesi) ve laparoskopi (karın içininin teleskopik görüntülenmesi) yöntemleri de tanı için kullanılabilen yöntemlerdir. Bu endoskopik yöntemlerin avantajı hem myomu yerleşimi ve sayısını tespit eder hem de aynı seansta onları çıkarabilme imkanı sağlayarak cerrahi tedavilerine olanak verir.

MYOMLARIN TEDAVİSİ

Medikal tedavi; Myomların tedavisinde medikal dediğimiz her hangibir ilaç tedavisi yoktur. Geçmişte bir takım hormon salgısını durdurup kişiyi yapay menapoza sokan iğne tedavileri uygulanmıştır. Ancak bu tedavilerin kişide menapozal şikâyetler olan ateş basmaları ve psikolojik sorunlar doğurmuştur. Çok uzun süreli hormonların çalışmasının durdurulması kemik erimesine yol açabileceği için ve kişinin menapozal şikayetlerinin artması nedeni ile ancak 6 ay kullanılabilen tedaviler olmuşlardır. Altı ayın sonunda tedavinin kesilmesi akabinde yine kısa bir sürede myomların tekrar eski boyutlarına geri büyüdükleri görülmüştür. Bu nedenlerle bugün için myomların ilaç tedavisi yoktur diyoruz.

Myom embolizasyonu (rahim damarının tıkanması); Girişimsel radyoloji tarafından uygulanan bir takıp görüntüleme yöntemleri altında rahmi besleyen damarın bulunup ana damarının tıkanması ve böylelikle myomun küçültülmesi ve kanamanın azaltılması amaçlanmaktadır. Ancak rahme giden damar bloke edilirken tüm rahim duvarı hasarlanabileceği için çocuk sahibi olmak isteyenlerde uygulanmaması tercih edilmelidir.

Myomun cerrahi tedavisi; Artık doğurganlık çağında olmayan ve başka sorunlarda beraberinde olan kadınlarda sadece myomun değil rahmin çıkarılması düşünülebilir. Myomun başka bir alandan tekrar çıkma ihtimali de ortadan kaldırılmış olur. Bu yaş grubu için tüm gerekli fonksiyonlarını yitirmiş bir organ haline gelmiş olan rahmin alınması düşünülebilir. Ancak doğumlarını tamamlamamış, gebe kalmak isteyen ve kalamayan, üreme çağındaki kadınlarda sadece myom veya myomların alınması yeterlidir. Rahmin korunarak myomların çıkarılması işlemine myomektomi denmektedir.

MYOMEKTOMİ (MYOMUN ÇIKARILMASI)

Myom nedeniyle rahmin çıkarılmasına her zaman gerek yoktur. Myomektomi, rahmin korunarak sadece myom veya myomların çıkarılması ameliyatıdır. Özellikle çocuk sahibi olmak isteyen myomlu kadınlarda myomektomi tavsiye edilir. Myomektomi genellikle geniş karın duvarı kesilerinden gerçekleştirilmektedir. Rahimden çıkarılan myomların rahim duvarında oluşturduğu yaralar çok dikkatli tamir edilmelidir. Myomun çıktığı yuvanın tamiri kanama ve infeksiyon riskini azaltacak, karın içi yapışıklıkları engelleyecek ve daha sonraki gebeliklerinde rahim yırtılmasını engelleyecektir. Myom ameliyatından önce doktorunuz ile rahmin korunmasını isteyip istemediğinizi ve bu cerrahiyi minimal invasiv denen sadece karın deliklerinden yapılan kapalı cerrahi şeklinde yapılması konusunu mutlaka konuşmalısınız.

Laparoskopik myomektomi yönteminde karın içi gaz ile şişirildikten sonra karın duvarına çapı 10mm ve 5mm olan ufak kesikler açılmak sureti ile ameliyatı karın içinde gerçekleştirilecek aletler yerleştirilmektedir. Bir şiş çapında olan bu kesiklerden geçen aletler ile iç organlar daha iyi görünür hale gelmekte, çok daha yakından görme imkânı tanınmaktadır. Bu avantajları neticesinde yapılan cerrahi daha az hasar oluşturacak şekilde (minimal invasiv) yapılabilmektedir. Cerrahi aletlerin iş gören ucunun da ufak olması dolayısı ile daha ince kesilerle daha az hasar, daha sıkı tamir ve iyileşme sürecinde daha az karın içi yapışıklığı avantajlarını sağlamaktadır.

Kapalı yöntem olan laparoskopik yöntemle myomlarınızın çıkarılmasının faydaları

  • Daha az ağrı
  • Daha az kan kaybı
  • Kısa hastanede kalış süresi
  • Daha az nedbe yani yara izi oluşumu riski
  • Çabuk toparlanma ve günlük hayata hızlı dönüş sağlama

KAYNAKLAR

Etiology, symptomatology, and diagnosis of uterine myomas
Laparoscopic myomectomy for symptomatic uterine myomas
Myomas and myomectomy

bir blog ekledi 


Her hangi bir cerrahi veya medikal tedavi öncesinde bu konuda özel eğitim almış jinekolojik onkoloğun kontrolü altına giren her kadının kür oranı artmış demektir.

Kadın genital sisteminin kanserleri nelerdir?

Kadın iç veya dış geniatal organlarından kaynaklanan ve kaynaklandığı organın ismiyle anılan kanserlerdir. Çıktıkları dokuya göre genital kanserler: serviks(rahim ağzı), uterus, over, tuba, vajina ve vulva kanserleri olarak adlandırılırlar.

Genital kanserlerin tedavisi nasıldır?

Her kanserde olduğu gibi genital kanserlerde de en yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemleri cerrahi, radyoterapi ve kemoterapidir. Daha nadiren ise hormonal, biyolojik veya hedefe yönelik tedaviler kullanılmaktadır. Bu tedavi yöntemleri tek başlarına, sırayla veya aynı anda birlikte uygulanabilmektedirler. İlk uygulanan tedavi genellikle birinci basamak tedavi olarak bilinmektedir ki bu genital kanserler için genellikle cerrahidir.
Birinci basamak tedavinin arkasından verilen tedavi adjuvan tedavi olarak adlandırılır. Adjuvan tedaviler genellikle cerrahi tedaviden sonra uygulanan kemoterapi, radyoterapi veya her ikisinin kombine şekilde verildiği tedavilerdir.

Genital kanserlerde genellikle cerrahi evreleme yapılmaktadır. Evreleme, kanserin nerede yerleştiğinin, nerelere yayıldığının ya da vücutta diğer organların etkilenip etkilenmediğinin tanımlanmasıdır. Evrenin bilinmesi ile hasta için en uygun olan tedavi metodu seçilebilmekte ve hastalığın seyri ve sürvisi yani yaşam beklentisi hesap edilebilmektedir. Bunun için tümörün nerede yerleştiği, büyüklüğü, lenf nodlarına yayılıp yayılmadığı ve metaztaz dediğimiz diğer bölgelere de gitmiş olup olmadığı ancak bu organların da çıkarılması ile anlaşılabilmektedir. Dolayısı ile genital kanserlerin cerrahi tedavisinde sadece rahim ve yumurtalıkların çıkarılması yetmemekte, lenf zincirlerinin tamamı, periton, omentum, appendiks yanı sıra atlamış oldugu tüm metaztaz odaklar da çıkarılmalıdır. Erken evreler olan evre 0 ve 1 de tümör erken yakalanmıştır ve kanser başladığı yerde sınırlıdır ve çevre dokulara yayılmamış anlamına gelmektedir. Düşük evrelerde tanısı konmuş ve tedavi edilmiş kanser daha iyi bir klinik seyirle birliktedir.

Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek veya bu hücrelerin büyümesini kontrol altına almak için anti-kanser ilaçlar kullanılarak yapılan tedavidir. Kanser tedavisinde tek başına veya cerrahi ve radyoterapi ile birlikte uygulanabilir.
Kanser tedavisinde kemoterapinin amacı: hastalığı tedavi etmek, gidişatı yavaşlatarak kontrol altına almak, hastalık nüksünü azaltmak, lokal tedavileri kolaylaştırmak ve hastalığa bağlı şikayet ve belirtileri ortadan kaldırarak kişinin yaşam kalitesini artırmaktır.

Radyasyon tedavisi veya daha bilinen adıyla radyoterapide amaç, kanserli hücreleri yok etmek ve tümörü küçültmek olarak özetlenebilir. Radyasyondan etkilenebilecek normal dokuların minimum düzeyde olmasını sağlamak, planlamanın temel amaçlarından biridir. Radyoterapi sık olarak eksternal (harici) ve internal (dahili) olarak uygulanabilmektedir. Harici radyoterapi en sık kullanılan radyoterapi şekli olup, hastalıklı bölgeye radyasyon ışın kaynağı bir makine yardımıyla dışarıdan verilmektedir. İnternal radyoterapide radyoaktif madde vücuda belli bir süre için yerleştirilerek uygulanmaktadır. Sistemik radyasyon tedavisinde de radyoaktif madde hastaya damardan ya da ağızdan hap şeklinde verilmektedir.

Jinekolojik onkoloji uzmanı nedir? Daha doğrusu jinekolojik onkoloji cerrahı nedir?

Jinekolojik onkologlar, kadın genital sistem kanserleri alanında uzmanlaşmış yani yan dal eğitimi almış kadın doğum uzmanlarıdır. Diğer ülkelerde jinekolojik onkologlar olarak adlandırılırlarken ülkemizde jinekolojik onkoloji cerrahları olarak adlandırılmışlardır. Çünkü ülkemizde kadın doğumcular onkolojinin cerrahisi ile uğraşırlarken kemoterapi ve radyoterapi gibi medikal tedavileri ile de medikal onkologlar ve radyasyon onkologları uğraşmaktadırlar. Ülkemizde Kadın Doğum ihtisasının üzerine üst ihtisas olarak kabul edilen 2 branştan biridir ve 2011 yılında yan dal ihtisası olarak kabul edilmiştir. Türkiye’de bu konuda uzun yıllar çalışmış ve bu konuda çok sayıda makale yazmış öğretim üyelerine 2011 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi yan dal diplomaları verilmiş ve daha sonra bu öğretim üyelerinin bulunduğu merkezlerde yan dal eğitimleri başlamıştır. O tarihten bu yana ilk cerrahlar yetişmiş ve şu aralar mecburi hizmetlerini tamamlamaktadırlar. Sayıları şuan için oldukça az olan bu uzmanlar yetişmeye devam etmektedirler. Ülkemizde Kadın Doğumun 5 yıllık ihtisası üzerine 3 yıllık eğitim sonrasında jinekolojik onkoloji cerrahisi diplomaları verilmektedir.

Kadın kanserlerinin tedavisi multi-disiplinerdir, neden?

Kanserlerin tedavisi tanıdan tedaviye ve tedaviden takibe çok fazla tıp dalının kolektif çalışmasını gerektirmektedir. Doğru tanı ile doğru tedavinin planlanması yapılabilmektedir. Bu nedenle tanı koyma konusunda iyi bir jineko-patolog ve radyolog ile çalışmak gerekmektedir. Cerrahi sırasında gereğinde genel cerrahi, üroloji, gögüs cerrahı gibi diğer branş hekimlerinin yardımı da gerekebilmektedir. Cerrahi sonrasında onkolojik hasta bakımı konusunda eğitimli personel, iyi bir yoğun bakım ünitesinin olması gerekir. Adjuvan tedavi dediğimiz cerrahi sonrası kemo veya radyo veya hormono terapinin planlanmasında yine jinekolojik onkoloji cerrahları medikal onkolog, radyasyon onkoloğu ile konseylerde ortak karar vererek hareket etmektedirler. Hastalığın tüm tedavilerinin bitiminden sonra da nüks (tümörün tekrarlaması) takibinde yine radyolojik ve nükleer tıp görüntüleme tekniklerinden, laboratuar kan markerlarının takiplerinden faydalanılacaktır.  Tüm bu işin layıkıyla başarılabilmesi için ise iyi bir radyoloji, laboratuvar,cerrah, onkolog, yoğun bakım, eğitimli personel gerekmektedir.

Jinekolojik onkologlar, diğer kadın doğum hekimlerinden farklı olarak ne yapmaktadırlar?

Jinekolojik onkoloji cerrahları, tümörün tutmuş olduğu genital sistem dışında yayılmış olduğu her alandaki kitleyi çıkarmanın yanında evreleme dediğimiz cerrahiyi uygulamaktadırlar. Tümörün yayılmış olduğu pelvis ve karın içindeki diğer organlardaki tümörün mümkünse tamamını çıkarmanın yanında yayılma olasılıgının olduğu pelvik lenfler, paraaortik lenfler, gereğinde appendiks ve omentum gibi lenfoid organları da çıkarmaktadırlar. Amaç tümörün tam evresini bilmek sureti ile bundan sonraki tedavisini planlayabilmek, başkaca tedavilere gerekliliği mümkün olduğunca kaldırabilmek ve gerekecek ise sonraki adjuvan tedavileri için tümör yükünü azaltmaktır.

İşte hastaya uygulanacak bu ilk cerrahi tedavinin hudutları onun hayat sürecini ve tedavisinin bundan sonraki aşamasındaki başarısını etkileyecektir. Yani:

KANSERİN GERÇEK EVRESİNİ BELİRLEYEBİLMEK EN İYİ TEDAVİNİN PLANLANMASI KONUSUNDA HAYATİ ÖNEME SAHİPTİR.

Sitoredüktif cerrahi dediğimiz pelvise ve batın içine yayılan tüm tümör odaklarının bulunarak  çıkarılması işi, jinekolojik onkoloji cerrahlarının yapabildiği en iyi iştir.

Kanserli bir hastanın Jineko onkolog tarafından değerlendirilmesinin diğer bir avantajı da hem cerrah hem onkoloji bilgilerinin ikisine de hakim olabilmeleri sayesinde tedavinin tüm süreçlerini takip edebilmeleridir. Kendi profesyonellikleri içinde konu üzerindeki tüm yenilikleri takip ettikleri için tedavi ve takipte hakimdirler. Ekip çalışması gerekliliği içerisinde medikal onkologlar ve radyasyon onkologları ile sürekli bilgi alışverişi ve tedavi transferleri konusunda irtibattadırlar.

Jinekolojik onkolog, aynı zamanda kanser tedavisi ve sürecinin hastanın hayatını, çocuk isteğini, seksüel hayatına, fiziksel ve emosyonel durumunu ve aile dinamiklerini anlayabilecek ve yönlendirebilecek tecrübeye sahiptirler. Tedavi süreci boyunca sizin ihtiyaçlarınıza cevap verecek kanser takımı ile beraber çalışmaktadırlar.

Kimler jinekolojik onkoloji cerrahına görünmelidirler?

Bunu kısaca cevaplayacak olursak;

  1. " Jinekolojik bir kanser olabileceği muhtemel ve bu nedenle cerrahi önerilen herkes" 
  2. “ Jinekolojik kanser tanısı veya şüphesi ile tedavi olacak her kadın mümkünse daha olayın başında iken jinekolojik onkoloğa görünmelidir. İlk cerrahisi bu uzmanlar dışında bir uzman tarafından yapılanların cerrahisi optimal olmayacaktır. Kanser tedavisinde ikinci bir şansınız yoktur, o nedenle tedavinin başında optimal tedavi planı yapılmalıdır. " 
  3. "Şüpheli pelvik kitle" nedeni ile tanısal operasyon geçirecek ve olası over kanseri şüphesi olanlar başta olmak üzere:

Over (yumurtalık) Kanseri


MÜMKÜN İSE TÜM OVER KANSERİ OLAN KADINLAR JİNEKOLOJİK ONKOLOJİ CERRAHLARI TARAFINDAN OPERE EDİLMELİDİRLER.

Birçok çalışma göstermiştir ki over kanseri bu uzmanlar tarafından opere edildiklerinde daha uzun yaşamaktadırlar. Doğru evreleme ve yeterli sitoredüktif (tm küçültme) cerrahi yapılması over kanserinin tedavisinde kritik noktadır. Fakat ne yazık ki over kanserli hastaların yarısından azı bu uzmanlarca tedavi edilebilmektedir.

Serviks kanseri
Bu kanser  tanısı net ise yine mümkünse konunun uzmanı tarafından opere edilmelidir. Tekrarlayan şiddetli kanser öncülü (şiddetli displazi)lezyon  mevcutsa ve rahmin alınması öneriliyor ise yine jinekolojik onkoloğun da fikri alınmalıdır.

 

Endometriyum - Rahim kanseri


Bu kanserler genelde kanama nedeni ile erken evrede yakalanır ve ameliyat edilirler çoğu rahmi aşmamışken yakalanır ve düşük riskli olarak saptanırlar. Ancak yüksek riskli grupta olduğu ve yaygın evrede olduğu ne yazık ki operasyon sırasında fark edilir. Bu durumda mümkünse bir jinekolojk onkolog tarafından tam bir evreleme cerrahisi yapılmalıdır. Ancak operasyon esnasında bu uzmanı bulmak mümkün olmadığı için her zaman bu hastaların 2. Kere evreleme için operasyon geçirmek veya daha ağır kombine dediğimiz adjuvan tedaviler almaları kaderi olacaktır. Bu nedenle kanser şüphesi olan her durumda olayın en başında vakaya uzman ile girmek en iyisidir.

kompleks atipik hiperplazi denen kansere yakın öncü lezyonun biyopsi sonrası saptanması durumunda, özellikle biyopsinin kanser alanını atlamış ve eksik tanı konmuş olma ihtimalinin ve operasyonda kanser çıkması riskinin olduğunu bilmek ve operasyona ona göre hazırlanmak önemlidir.

Vajinal and Vulvar Displazi ve kanseri


Tuba kanseri


Nadir görülen bu tümörlerde de konusunda son tedavi yaklaşımlarını bilen bir jinekolojik onkoloğun bulunması yararına olacaktır.

Jinekolojik onkolji cerrahını nasıl bulurum?

Özellikle şehir merkezlerinden uzak yaşayanlar için bu oldukça zor olabilir. Operasyon şeklinin diğer branşlarla gereğinde birlikte  çalışma gerektirmesi, ameliyat sonrası bakım ve yoğun bakım ünitelerinin iyi olması gereken hastaneler olması gereği nedeni ile bu uzmanlar daha çok üniversite ve eğitim araştırma hastanelerinde veya ileri yoğun bakım ve her branşı içinde barındıran A sınıfı özel hastanelerde çalışmaktadırlar.


Kaynaklar

https://link.springer.com/content/pdf/10.1007/s12032-012-0447-x.pdf
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3939126/
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3940222/
http://www.onkoloji.dergisi.org/pdf/pdf_TOD_763.pdf
http://www.academia.edu/download/59479289/SB-45-450-458-c20190601-115168-1qbj9zg.pdf
https://dergipark.org.tr/en/pub/bmj/issue/3748/49832
https://www.turkiyeklinikleri.com/upload/issueadvisory_board/tipbilimleri38-4-18-advisoryboard.pdf

bir blog ekledi 


Rahim (Uterus) sarkması, pelvis taban kaslarının ve ligamentlerin gerilmesi ve zayıflamasının bir sonucu olarak rahime yeterli desteği sağlayamadığında ortaya çıkar. Bu durumda rahim aşağı doğru kayar veya vajinadan dışarı çıkar.

Rahim sarkması her yaştaki kadında ortaya çıkabileceği gibi, sıklıkla bir veya birden fazla vajinal doğum yapmış menopoz sonrası dönemde olan kadınlarda görülmektedir. Pelvik taban kasların zayıflaması sonucu uterusun sarkması şu nedenlerden kaynaklanabilir:

  • -Gebelik ve doğum sırasında destek bağ dokusunun zarar görmesi
  • -Yerçekimi etkisi
  • -Östrojen eksikliği
  • -Yıllarca tekrarlayan zorlamalar

Rahim Sarkmasının Belirtileri

Rahim sarkmasının şiddeti değişkenlik gösterir. Hafif bir rahim sarkmanız olabilir ve hiçbir belirti ve bulguyu yaşamamış olabilirsiniz. Eğer orta veya ileri rahim sarkmanız olursa aşağıdaki belirtileri yaşayabilirsiniz:

  • -Pelvisinizde ağırlık ve çekilme hissi
  • -Vajinanızdan dokunun dışarı çıkması
  • -İdrar kaçırma veya yapamama gibi üriner problemler
  • -Barsak hareketlerinde sorun
  • -Belin aşağı kısımlarında ağrı
  • -Sanki küçük bir topun üzerinde oturuyormuşsun gibi veya vajinandan dışarı bir şey çıkacakmış gibi hissetmek
  • -Sabahları daha az olup akşama doğru kötüleşen semptomlar 


Rahim Sarkması Nasıl Tedavi Edilir?


Eğer hafif derece rahim sarkması var ise genellikle tedaviye gerek yoktur. Fakat eğer rahim sarkması sizi rahatsız ediyor ve normal hayatınızı engelliyorsa, bizimle iletişime geçmeniz sağlıklı olacaktır.

Bu durumda hastamızın yaşı, kaç çocuk doğurduğu, çocuk isteyip istemediği, hastamızın genel sağlık durumu gibi etkenler tedavinin seyrini değiştirebilir.

Hastadan hastaya değişiklik gösteren rahim sarkması eğer yeni başlamış ise vajina kasları (kegel) egzersizleri ile problemlere çözüm üretilebilir. Fakat ileri derecedeki rahim sarkması için genellikle jinekolojik cerrahi yöntemleri kullanılır.  

En genel tedavi şekli ise rahmin vajina içerisinden çıkarılarak ön vajina duvarlarındaki fazlalık kısımların alınmasıyla vajina daraltılma operasyonunun yapılmasıdır. Rahim sarkması tedavisinin en doğru yöntemini yine bizlerle yapacağınız tetkikler sayesinde öğrenebilirsiniz.


Rahim Sarkmasını Önlemek İçin Neler Yapılabilir?

Bu problemi tamamen önlemek için pek yöntem yoktur diyebiliriz. Yalnızca risk faktörlerini ortadan kaldırabilirsiniz. Ağır iş yapmamak, dengeli beslenip fazla kilo almamak buna bir örnek olabilir. Sürekli egzersiz yapmalı ve doktor kontrollerinizi devamlı hale getirmelisiniz.


Kaynaklar:
https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1002/nau.20972
https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1002/nau.20779
https://cbgoguscerrahisi.turkiyeklinikleri.com/article/tr-pelvik-taban-fonksiyonlari-ve-fizyolojisi-55901.html
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0301211519300260
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/21046656/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19714736/



bir blog ekledi 


Çikolata Kisti Nedir ?

Çikolata kistleri, kanseröz olmayan içi sıvı materyel ile dolu ve tipik olarak yumurtalığın derin dokusunda yerleşmiş olan kistlerdir. Açıldıklarında içinde kıvamlı akışkan, kahverengi, adeta çikolata şelalesine benzer materyel geldiğinden adlarına çikolata kisti denmiştir . Aynı zamanda 'over endometrıoması' olarak da adlandırılırlar. Bu çikolata rengi, kistin içinde birikmiş eski kan ve doku artıklarından kaynaklanmaktadır. Tek yumurtalığı veya her iki yumurtalığı etkileyebildiği gibi tek bir tane veya çok sayıda da olabilirler.

Endometriosis hastalığı mevcut olan kadınların %20-40'ında bu kistler görülebilmektedir. Endometriosis dediğimiz hastalık, rahmin iç yüzünü döşeyen endometrium denen dokunun rahim dışında yumurtalıklar, tüpler ve diğer üreme organlarının üzerinde yerleşmesi sonucu oluşmaktadır. bu endometriosis dokusunun büyümesi şiddetli ağrılara ve hatta infertiliteye sebep olabilmektedir.

Çikolata kisti ne gibi şikayetlere yol açmaktadır?

Şikayetler kistten kiste değişebilmektedir. Kimi kadında hiç şikayete yol açmayıp tsadüfen saptanırken kimisinde ciddi şikayetlere yol açabilmektedirler. Şikayetlerin boyutu kistin büyüklüğü ile de orantılı değildir. Yani küçük bir kisti olan bir kadında şikayetler çok fazla olabilirken, dev gibi kisti olup hiç şikayeti olmayan kadınlar da mevcuttur. Kistin boyutu 2cm den 20 cm e kadar değişebilmektedir.

Çikolata kistinde olası şikayetler aşağıdaki gibidir:

  • Ağrılı ve kramplı adet dönemleri
  • Adet dışı da görülen pelvik kasık ağrıları
  • Düzensiz adetler
  • Cinsel ilişkide ağrı
  • Bazı kadınlarda infertiliteye de yolaçabilir.
  • Çikolata kistinin ani çatlaması durumunda karında kistin olduğu kişede şiddetli ağrı ve hassasiyet ile acil medikal bir durum yaratabilmektedir, bu konuda da endometrioması olan kadınlar uyarılmalıdır.

Çikolata kistine neler sebep olmaktadır?

Çikolata kistlerinin neden kaynaklandığı açık değildir. Neden oluştuğuna bağlı bir sürü teori vardır ancak hiçbiri kanıtlanmamıştır. Ençok kabul göreni tersine adet görme denen retrograd menstrüasyondur. Bu da adetin batın içine genital organlara nüfus ederek kistlere yapışıklıklara ve tubal tıkanıklığa yol açtığı teoridir.

Çikolata kistlerinin tanısı nasıl konmaktadır?

Hiç şikayeti olmayıp rutin jinekolojik muayene sırasında veya yukarıda belirttiğimiz şikayetleri olan kadınlarda jinekolojik muayene sırasında yapılan vajinal ultrason ile endometrioma olduğu düşünülen kistler kolaylıkla görülürler. Nadiren ileri görüntüleme yöntemlerine başvurulabilir. Ancak kistin endometrionma kisti olduğu ancak çıkarılmak veya biyopsilenmek suretiyle patolojik olarak konabilir. Ultrasonografi ile görülen kistin natürü hakkında çıkarmadan kesin tanısını koyamaz sadece fikir belirtebiliriz.

Çikolata kistleri nasıl tedavi edilirler?

Tedavi seçeneği bazı faktörlere göre belirlenmektedir:

  • Yaşınız,
  • Şikayetleriniz,
  • Tek veya 2 overinde etkilenip etkilenmemiş olması durumu,
  • Çocuk isteyip istenmemesi

Eğer kistiniz küçük ve hiçbir şikayete yol açmıyor ise sadece takip edilmesi yaklaşımı önerilebilir.  Bu bekleme sırasında hiçbir tedavi uygulanmayabilir veya yumurtlamayı önleyici doğum kontrol hapları kullandırılabilir. Bu ilaçlar ağrı kontrol altına alınmasına, kistin büyümesinin yavaşlatılması için kullanılabilirler ancak kistin tedavisi için değildirler yani kisti yok etmezler. 

Ancak şu durumlarda da kistektomi denen kistin çıkarılması yani cerrahi tedavisi gerekebilir;

  • Şiddetli, dinmeyen ağrılar
  • 4 cm den büyük kist boyutu
  • Kanseröz olabilecekler (bunların çok azında ancak yüzde 1'inde gelişmektedir)

Çikolata kistlerinin cerrahi tedavisi ise genellikle kapalı yöntem denen laparoskopik yapılmaktadır. Karın yüzeyinde büyük kesilere gerek kalmadan göbek deliğinden konulan optik ve 2-3 adet 5mm lik delikler açılarak kist çıkarılabilmektedir.

Cerrahi tedavisinin doğurganlık üzerine etkileri tartışmalıdır. Bazen kist ile beraber yumurtalığın sağlam dokularının da çıkarılması yumurtalık fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir. Bazen de kistin toksik ve inflamuar dönüşümleri yumurtlamayı olumsuz etkileyebilmektedir.

Çikolata kistlerinin döllenmeye etkileri nelerdir?

Çikolata kistleri kapladıkları alan ile yumurtalık dokusuna zarar verip sağlıklı kısmını azaltabilirler. Tedavileri zordur ve onları çıkarmak için yapılan pelvik cerrahile yumurtalık yüzeyinde yaralanmaya ve bu da doğurganlığın düşmesine yol açabilir.

Çikolata kisti olan kadınların olmayanlardan farkı:

Daha az yumurtaları vardır

Yumurtalar daha az matür yani olgunlaşma gösterir

Daha yüksek olan Folikül stimüle edici hormon düzeyi (FSH), yumurtlamada problem çıkarabilir.

Çikolata kisti olup gebelik elde edilemeyen kadınlarda tüp bebek (IVF) uygulaması diğer bir seçenek olabilir


Kaynaklar

Chocolate cysts from ovarian follicles
Impact of endometriosis on quality of life and work productivity: a multicenter study across ten countries
Endometriosis
Epidemiology of endometriosis
The endoscopic localization of endometrial implants in the ovarian chocolate cyst
CA 125 concentrations in ovarian 'chocolate'cyst fluid can differentiate an endometriotic cyst from a cystic corpus luteum
https://en.wikipedia.org/wiki/Endometrioma


bir blog ekledi 


Kadın Hastalıklarında Laparoskopik ve Jinekolojik Cerrahi

Son 35 yılda jinekolojik laparoskopi sadece tanısal amaçlı ya da tüp bağlama amaçlı cerrahiler için kullanılırken, günümüzde birçok jinekolojik operasyonda kullanılan ana cerrahi ekipmana dönüşmüştür.

Laparoskopi Ne Demektir?

Laparoskopi, kelime anlamı olarak karın içerisinin gözlenmesi demektir. Tanım olarak ise karın içerisinin gaz (karbondioksit; CO2) ile şişirilerek optik kamera yardımı ile karın içi organların gözlenmesi ve gerekli durumlarda ise cerrahi işlemlerin yapılması prosedürüdür. Jinekolojide laparoskopi kadın iç genital organlarının gözlenmesi ve gerekli cerrahi işlemlerin yapılmasıdır diyebiliriz.
Jinekolojide laparoskopi, tanı (diagnostik) ve tedavi (terapötik) amaçlı kullanılmaktadır. Tanısal olarak; açıklanamayan kronik pelvik ağrı ve açıklanamayan infertilitede kullanılırken tedavi amaçlı olarak ise myom, endometriozis, over (yumurtalık) kistleri ve tümörleri, dış gebelik, tuboovarian abse, rahim / vajen sarkması, idrar kaçırma ve jinekolojik kanserlerin tedavisinde kullanılmaktadır.


Laparoskopik olarak yapılan jinekolojik ameliyatlar;

  •  Rahmin alınması (histerektomi)
  •  Yumurtalık alınması (ooforektomi)
  •  Yumurtalık kisti alınması (kistektomi)
  •  Tüplerin alınması (salpenjektomi)
  •  Myom alınması (myomektomi)
  •  Tüplerin bağlanması (tüp ligasyonu)
  •  Karın içi yapışıklıkların açılması (adezyolizis)
  •  Tüplerin açılması
  •  Rahim sarkmasının düzeltilmesi (sakrokolpopeksi)
  •  Rahim kanseri cerrahisi


Laparoskopik Cerrahi’nin Hastaya Sağladığı Avantajlar Nelerdir?

Laparoskopinin pek çok faydası vardır. Açık karın ameliyatlarına göre laparoskopik ameliyatlarda daha az ağrı olmaktadır.  Laparoskopik ameliyatlardan sonra hastanede kalma süresi daha kısadır,  karındaki kesi daha küçüktür, iyileşme süresi daha kısadır. Ayrıca infeksiyon (yara yeri iltihabı) riski daha azdır. Laparoskopik ameliyatlardan sonra, karın açılarak yapılan ameliyatlara göre daha çabuk iyileşeceksiniz. Laparoskopinin bir diğer faydası zamanınızın çoğunu hastanede geçirmenize gerek olmamasıdır.  Laparoskopi çok küçük kesilerden yapıldığı için iyileşme hızlı olmakta ve daha az yara izi oluşturmaktadır. Estetik açıdan büyük avantajdır..


Jinekolojik laparoskopi ve cerrahi işlemlerle ilgili bilgilenmek için mutlaka bir jinekoloğa görünmeli ve yapılacak olanların işlemlerin yolunu birlikte karar vererek belirlemelisiniz.


Kaynaklar

Erken Evre Endometrium Kanserinde Eksik Cerrahi Sonrası Laparoskopik Pelvik Lenf Nodu Diseksiyonu: Olgu Sunumu

Scholars Bulletin (Obstetrics &Gynecology)


bir blog ekledi 

#inkontinans

Kadınlarda İdrar Kaçırma Problemi ve Tedavi Yöntemleri

Kadın hastalarımızda idrar kaçırma, özellikle 30 yaş üstü kadınların %30-40’nı etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Toplumda sık görülmesi sonucu, neredeyse normal yaşamın bir parçası olarak algılanır. Kadınlar, emici pedler kullanarak, ekstra iç çamaşırı taşıyarak ya da sıvı alımını azaltarak bu sorunla mücadele etmeye çalışırlar.

Dolayısıyla idrar kaçırma problemi olan hastalar, günlük aktivitelerini ve sosyal yaşam planlarını bu sorun merkezinde yaparlar ve yaşam kalitesi ciddi anlamda kısıtlanır. Bu yaşam kalitesinin kısıtlanması onucu seksüel problemler, öz güven sorunları, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik problemler idrar kaçırma sorunu olan hastalarda daha sık gözlemleriz.

Oysa günümüzde, modern tıbbın gelişimi ve cerrahi tekniklerin gelişimine paralel olarak, kadınlarda idrar kaçırma sorunu başarı ile tedavi edebiliyoruz. Tedavi sonrası kadınların sosyal yaşamı ve yaşam kalitesi, öz güveni ve seksüel yaşamında anlamlı derecede artış olduğu çalışmalarımızda görülmektedir. Sonuç olarak kadınlarda idrar kaçırma, normal yaşamın bir parçası değil tedavi edilebilir bir hastalıktır.

Kadınlarda İdrar Kaçırma Sebepleri

Kadınlarda idrar kaçırma şikayetlerinin en önemli nedeni genetik yapıdır. Bağ dokusu, kalıtımsal olarak zayıf ve sarkmaya eğilimli olan bireylerde, bu problem sıklıkla oluşur. Diğer nedenleri ise;

  • Kronik solunum yolu hastalıkları
  • Zor doğumlar
  • Daha önce geçirilen vajinal operasyonlar
  • Menopoz
  • Radyasyon tedavisi
  • Kronik kabızlık

İdrar Kaçırma Tipleri

Esas olarak 3 çeşit idrar kaçırma tipi vardır diyebiliriz. Bunlar;

  • Stres tipi idrar kaçırma: Öksürme, ıkınma, hapşırma gibi karın içi basıncı arttırmakla beraber gerçekleşir.
  • Urge tipi idrar kaçırma: Bazen nedensiz, bazen de su sesi, gülme gibi nedenlerle olan idrar kesesinin kasılması ile oluşur.
  • Taşma Tipi idrar kaçırma: Şeker hastalığı ve çeşitli sinir hastalıkları nedeni ile idrar kesesinin kasılıp boşalamama nedeni ile gelişirler.

İdrar Kaçırma Tedavi Yöntemleri

İdrar kaçırma şikayeti ile başvuran hastalarımızın tedavisinde ilk olarak konservatif, yani cerrahi olmayan seçenekleri uygularız. Bunlar arasında;

Cerrahi olmayan, konservatif yöntemler

  • Kegel ve kone egzersizleri ( vajen etrafı kasları güçlendirici egzersizler )
  • Vaginal pesserler ( sarkmayı engelleyici aygıtlar )
  • Elektrikle uyarma tedavileri ( FESS )
  • İlaç tedavileri

Konservatif tedavilere uygun olmayan hastalarımız için cerrahi tedavi önemli bir seçenektir. Eskiden uzun süreli yatmayı gerektiren ve uzun dönemli başarı oranı düşük operasyon tekniklerinin yerini, günümüzde genel anestezi ve hastanede kalmayı gerektirmeyen, maksimum 30 dakikada uygulanan operasyonlar almıştır.



bir video ekledi 

Merhabalar, sizlere gebelikte tiroid ile alakalı olarak biraz bilgi vermek istiyorum. Tabi ki guatr hormonunun az çalışması ya da çok çalışması gebelik oluşumu sürecinde bir takım sıkıntılara neden olabilir. Bu durumlarda gebelik oluşmayabilir. Tekrarlayan düşükler olabilir. Bu gibi bir takım anomliler, erken doğum tehdidi olabilir. Bebeğin bir takım zihinsel ve bedensel gelişim sorunlarına neden olabilir. Dolayısı ile biz mutlaka gebelik başında olmak üzere tiroid hormonunu kontrol ediyoruz. Ve ilk 3 ayda TSH dediğimiz tiroid hormonunun 2,5'in altında daha sonra da 3,5 altıdan olacak şekilde tiroid hormonunu düzenlemeye çalışıyoruz ki sağlıklı gebelikler ve gebelik seyrini elde edebilelim diye.

Harita

Hekim.Net

Close