Tıp öğrencisi
Yıl 1944.
40 yeni doğmuş bebekle akıl almaz bir deney yapılıyor. Bebekler iki gruba ayrılıyor.
ilk grup kontrol grubu, hem fiziksel hem duygusal ihtiyaçları karşılanan, huzurlu ortamda büyüyen sağlıklı bebekler
İkinci grup ise iç acıtıyor.
Bebekler çalışmaya dahil olduğunda bakıcıları onları düzenli şekilde besliyor, bezini değiştiriyor, yıkıyor, pakliyor ama asla gereğinden fazla dokunmuyor, göz teması kurmuyor ve iletişime geçmiyor
Bebeklerin bütün fiziksel ihtiyaçları karşılanıyor, bulundukları ortam her daim steril ediliyor ve hiçbiri "fiziki" olarak hastalanmıyor.
4 ay sonra ne oluyor biliyor musunuz? Bebeklerin yarısı, hiçbir fizyolojik sebep olmaksızın ölüyor. Evet, doğru okudunuz, sevgisizlikten ölüyorlar.
Ölen bebeklerin hepsi, ölümlerinden önce bir "vazgeçme" evresine giriyor, bakıcılarının ilgisini çekmeye çalışmaktan, ses çıkarmaktan, hareket etmekten ve hatta ağlamaktan bile vazgeçiyorlar. Bu evrenin hemen ardından da ölüyorlar.
Çalışma daha fazla kayıp vermemek için hemen yarıda kesiliyor. Ama bu 20 bebekten "vazgeçme" evresine girip henüz ölmeyenler var ya, onlar derhal normal bir aile ortamına alınmaları rağmen ölüyorlar.
Korkunç, değil mi?
İnsanın okurken bile içi acıyor, ruhu çekiliyor. Peki çevremizde sevgisizlikten acı çeken bebek hiç yok mu sanıyorsunuz? Anne ve babasından sevgi dilenen çocuklar yok mu? O kadar çok ki... Belki bedenen ölmüyorlar ama ruhen sadece yaşıyormuş gibi yapıyorlar.
Evlatlarımızı sevgiden mahrum bırakmayalım, n'olur.
Genetik Uzm. Büşra T. Kazan
Kaynak: Nihan Kaya, İyi Aile Yoktur. US Experiment on infants withholding affection,
St.Paul's.
John Bowlby and Renee Spitz's Attachment
Theory.
Cassidy, et al.,Contributions of attachment theory and research: A framework for future research, translation, and policy. Development and Psychopathology, 2013.
Ardiel, et al., The importance of touch in Development, Paediatrics Child Health, 2010.
Hoşuma gitti, sizinle de paylaşmak istedim. Okuduğunuz için teşekkürler🌼