·   · 49 Makale / Blog
  •  · 445 arkadaş

CoVid-19 - İnsan Soyuna Gönderilen Ültimatom Zarfı

Bilinciniz bilinçaltınızı kapsayana kadar, bilinçaltınız hayatınızı yönlendirir ve siz bunu "kader" sanırsınız...

~K. G. Jung


Bulunduğumuz gezegende hücre seviyesinden balinalara kadar milyarlarca çeşit canlı ile birlikte yaşıyoruz.

İnsan soyu yani bilimsel adı ile Homo Sapiens, diğer primat gruplarından sıyrılmış, muhtemelen dünya yüzünde birlikte var olmuş daha az agresif diğer insan türlerini yok etmiş, dünyamızdaki baskın tür haline gelmiştir.

Özellikle yerleşik düzene geçerek doğadan uzaklaşan kültürlerde kişisel tatmin ve toplumsal kabul tüketime kaymış, sanayi devriminin bu güdüleri kullanmasıyla tüm dünya kültürü ciddi bir dönüşüme girmiştir.

Günümüzde insanlığın bir kısmında bir "uyanış" başlamakla birlikte "hakim kültürdeki" genel durum aşağı yukarı şu paradigmaları içermektedir:

  • İnsan dünyadaki/evrendeki en mükemmel varlıktır.
  • İnsan dünyamızdaki tek bilinçli varlıktır.
  • İnsan dünyamızda ve bilinen evrende ruha sahip olan tek varlıktır, bu onun üstünlüğünün bir sebebidir.
  • Dünyadaki/evrendeki herşey insanlığa aittir, hesapsız bir şekilde kullanılabilir,
  • İnsan dünyadaki/evrendeki diğer canlılara karşı sorumluluğa sahip değildir, diğer canlılar insana hizmetle görevlidir
  • Yukarıdaki özellikler, haklar ve yetkiler Yaratıcı tarafından insana layık görülmüştür.
  • Daha çok konfor veya konforu sağlayacak gelir için gezegenin ve hatta evrenin kaynakları en kötü sonuçlar doğurabilecek şekilde kullanılabilir
  • Mevcut insanlar mümkün olursa ölümsüzlüğü hedefler, kendinden sonra gelecek nesiller için gezegeni korumayı önemsemezler
  • Daha çok konfora  ve bencil tatmine ulaşmak için insansoyu birbirini bile rakip görür
  • İnsan fizyolojisine uymayan aşırı konforun yarattığı hastalıklarla, yine son derece yüzeyel bir yaklaşımla bir kısım insanlar için konfor sağlayıcı gelir yaratacak modellerin ürünü tedavilerle savaşılır
  • Dünya devletlere ayrılmıştır ve bu devletler ortak menfaatler oluşturmak yerine temelde sadece kendi menfatlerini düşünür, örneğin okyanuslarda bir ülke büyüklüğünde çöp adası oluşması kendi sınırlarını tehdit etmedikçe görmezden gelinir veya nükleer sızıntıların kendi ülkelerini tehdit etmemesi bu konuda sessiz kalmayı sağlar.
  • Hergün yeryüzünden 150-200 türün kaybolmasına gözler kapalıdır
  • Gezegendeki tüm açlık, hastalıklar, çevre kirliliğini düzeltecek finansal kaynakların binlerce katı insan soyunun kendi kardeşlerini en acımasız bir şekilde yok etmesine ayrılır.

Görüldüğü gibi pek iç acıcı bir durumda değiliz...

Acaba yukarıda sayılan paradigmalara alternatif fikirler, yollar olabilir mi, yoksa bunlar bir doğa kanunu gibi zorunlu olarak mı gelişip yerleşmiştir? Bu konu birçok biliminsanı ve düşünürü cezbetmiş ve bazı fikirler geliştirilmiştir.

Konuya bilinç evren ilişkisine değinerek girmem gerekiyor.

Bilimsel olarak nerede yer aldığını bilmediğimiz insan "bilinci" kendi keskin sınırlarına sahip gibi görünmektedir. Yani başka bir memeli türü veya daha alt düzey  örneğin bir böcek veya bakterinin bilinciyle büyük oranda kesişmez. Onların baktığı gibi bakamayız, gördüklerini göremeyiz, onlar gibi düşünemeyiz. Bu sınırlama gezegenimizdeki bir çok canlıda, belki tüm canlılarda  olabilir. Yani başlangıç olarak bireysel canlılar düzeyinde hiçbir bilinç birbiri ile kesişmez, aralarında korunaklı bir "yapısal sınır" vardır.

Ama acaba bilincimiz tamamen kapalı bir yapı mı? Konuyu biraz derinleştirirsek bilincimizdeki diğer insanlarla ortak bir alanı kolayca görebiliriz. Örneğin insan soyu derin bir ortak bilinçalanının etkisi ile öleceğini bilerek savaşlara gidebilir veya daha yüzeyel bir bağlantı ile aklımızdan geçmekte olan bir arkadaşımız o anda kapıyı açıp içeri giriverir, içimizden mırıldandığımız bir şarkı radyoda çalmaya başlar.

Son iki örnek Sigmund Freud ve öğrencisi K. Gustav Jung'un dikkatini çekmiştir. Freud bilimsel metodlarla açıklanamayan bu duruma senkronizasyon adını vermiş, bizzat yaşadığı vakaların literatüre kaydını sağlamıştır.

Jung ise insan bilinçaltındaki sınırı aşarak senkronizasyonun insan bilincinin de entegre olduğu daha geniş başka bir bilinç yapısının ürünü olduğunu düşünmüş, bu farklı bilinçlerden oluşmuş alana kollektif bilinçaltı adını vermiştir.

Verdiğimiz örneklerde insan bilinçaltı var ama bazen de bir kelebek veya uğur böceği hayal ederiz ve bir anda önümüze çıkıverir... Böyle durumlarda ortak alanın insan soyunun bilinçaltının ötesinden başka türlerle de ilişki içerisinde olduğunu düşünebiliriz. Peki ya kelebeği önümüze çıkaran rüzgar ve sayısız koşullar dizisinin bir araya gelmesi?...Bu da başka bir bilincin/bilinçlerin ürünü mü? Sanırım burada da kam atalarımızın yaptığı gibi ağaçların, rüzgarın, dağların "tin"lerine minnettar olmalıyız...

En vahşi gördüklerimiz de dahil olmak üzere canlılarda belirli koşullarda ortaya çıkan diğer türleri de kapsayan sevgiye (biyofili) ne demeli, bunun kaynağı nedir, hangi alandan geliyor bu duygu?

Bir hipotez olarak öncelikle gezegenimizin ve belki de tüm evrenin ortak bilinçalanlarından oluştuğunu söyleyebilir miyiz? Sanırım evet... Aslında geçmiş kültürlerde bu bilinçalanları "hissedilmiş" tanrılar/tanrıçalar (arşetipler) olarak tanımlanmıştır. Örneğin bizim kadim kültürümüzdeki Umay Ana'ya günümüzde Gaia adı verilmekte, doğanın/gezegenin kendi bilinci...

Şimdi konuyu son yaşadığımız salgına getirelim. Bu salgına yol açan virüs Corona virüslerden son rastlanan bir örnek o yüzden CoVid (20)19 adını aldı. Bu virüsün ilginç bir özelliği var, üzerindeki spike proteini denen bir hücreye tutunmasını sağlayan protein sadece insanın akciğer, kalp, böbrek, damarlar gibi önemli organlarındaki ACE2 reseptörüne uyuyor. Yani bildiğimiz kadarıyla bu virüs başka canlılarda bir hastalık yapmıyor ama insanlara bulaşınca doğruca bu organların hücrelerine gidip yapışıyor. 

Virüslere canlı demek zor, canlılık belirtileri göstermiyorlar. Genellikle bir zarfa konulmuş, prionlardan (Corona virüs için bilgi parçacığı olan bir RNA molekülü) ibaretler, zarfın üzerindeki adres ise insan ACE2 enziminin oluşturduğu hücre yüzeyindeki reseptör. İnsan hücresindeki adrese gelen virüs zarfının üzerindeki insan ACE2 reseptörüne özel proteinlerle hücreye bağlanıyor ve içerisindeki bilgi parçacığı olan prion hücrenin içerisine alınıyor ve içerdiği bilgiye göre hücrede bilimde -patolojik- olarak tanımladığımız, burada homeostatik diyebileceğimiz süreç başlıyor.

Evrimsel teori ile bakıldığında evet bu virüsün katrilyonlarca versiyonundan birisinin yüzeyinde insanın belirli hücrelerine girişini sağlayacak bir molekül oluşmuş olabilir. Ancak burada bir sorun var, bu molekül virüsün evrimsel ömrünü artıracak bir gelişme yapmıyor, nitekim virüs yarasalarda ve bazı başka canlılarda yarasayı öldürmeden zaten rahatça döngüsünü sürdürüyor, doğal seleksiyona göre o rahat alanlarda evrimleşmesi beklenirdi. Virüsleri evrim teorisinin mekanizmalarınına dahil etmek... Evrimi hedeflenen canlı değil de, belki evrimde kullanılan bir araç olarak daha mümkün olabilir.

İnsansoyu... doğada olmamamız gereken alanlarda da var olmaya başladık, tropikal ormanların içine girdikçe giriyoruz, denizlere daldıkça dalıyoruz, havayı kirletiyoruz. Hayvanlara yaptığımız zulüm inanılmaz boyutta... Ebola, HIV, SARS ve şimdi Covid-19 gibi hastalıklar bizim bu eylemlerimizin bir sonucu mu acaba?

Bizim bu kötü eylemlerimizin bir sonucunun olmayacağını beklemek hatta aklının ucundan bile geçirmemek insan soyunun bilincindeki körleşmenin sonucu mu? 

CoVid-19 virüsünün insan hücrelerine hedeflenmiş yapısı ve yolculuğu kolektif bilinçalanındaki başka bilinçlerin ürünü olamaz mı?...

Bakışın sadece kendi kalbine bakabildiğinde berraklaşır...
Dışarı bakan hayal görür, içeri bakan uyanır...
~C. G. Jung

Biz körleşsek bile, tüm diğer varlıkların ahenk içerisinde kalabilmesi için bizim "bencil" yanımızın kontrol altına alınmasını amaçlayan kollektif bilinçaltından gelen "zarfdaki ültimatomu" aldık...
Küçücük bir virüs evreni kaplamış kibrimizi yerle yeksan etti. Ekonomik sistemleri, üretim modellerini sarstı...

İnsan soyunun dünyamızdan silinmesi an meselesidir ve bu evrensel ölçekte, hatta gezegen ölçeğinde son derece önemsiz bir olay olacaktır... Ya bilincimizdeki ortak alanları geliştireceğiz, evrensel sevgi alanın bir parçası olarak "cennette" yaşayacağız ya da silinip gideceğiz....

sevgi ile, selam ile...

Kutalmış Cem Bağdatlı

0 0 0 0 0 0
  • 1680
  • +

Yukarıdaki metin sadece bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır ve yazarın aktardığı görüşleri içermektedir, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Hekim.Net® hekimler, diş hekimleri, veteriner hekimler ve bu mesleklerin öğrencilerine özel tam işlevli ve ücretsiz bir sosyal medya ve bilgi paylaşım portalıdır. Meslektaşlarımızdan biriyseniz bu linke tıklayarak  kayıt sayfamıza ulaşabilirsiniz.

Hekim.Net

Close